1959 yılının ilkbaharında BBC, yazar John Freeman dan Dr Carl Gustav Jung ile bir görüşme yapmasını istedi. Bu görüşmenin biraz “derinlere” inmesi isteniyordu. Bundan sonrasını John Freeman’ın sözleri ile aktaracağım.
“O sıralarda henüz Jung ve çalışmaları üzerine oldukça az bilgim vardı. Kendisiyle tanışmak için onu Zürih gölü kenarındaki güzel evinde ziyaret ettim. Bu karşılaşma çok değerli bir dostluğun da başlangıcı oldu.
Jung’u ekranda görenlerden biri de o zamanlar Aldus Book’u yöneticisi Wolfgang Foges idi. Foges, Viyana’da Freud ailesinin yanında geçirdiği gençliğinden beri psikolojinin gelişimine ilgi duymuştu. Jung’un daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşma şansını hiç bulamayışının genel okur açısından hep zor anlaşılabilir olarak kalmış olmasının çok büyük bir kayıp olduğunu düşündü.
Foges ”İnsan ve Sembollerinin“ asıl başlatıcısıdır. Televizyon yayınından sonra okuyucu için de anlaşılabilir ve ilginç olacak şekilde, konuşma biçiminde bir anlatımla bir eser üretmek için benim desteğimi istedi.”
Jung önce bu fikri kesin bir şekilde reddetti. Ancak Foges’in ısrarları sırasında iki önemli olay daha yaşandı. İlki Televizyon programı sonrası daha önce olmadığı kadar çok fazla ve daha önce ona dönüş yapmayan insandan mektuplar aldı. İkincisi ise kendisi için de büyük anlam taşıyan bir düş gördü. “İnsan ve Sembolleri adlı eserde düşlerin ne kadar önemli olduğu görülecektir.
Jung bu eseri oraya koyarken beraber çalışacağı arkadaşlarını kendisi seçti. Yaşamının son yılını neredeyse tamamen bu kitaba adadı. 1961 haziranında vefat ettiğinde kendi yazdığı bölüm tamamlanmıştı. Arkadaşlarının bölümlerini de taslak halindeyken incelemişti.
Jung’un psikolojik düşünceye en önemli katkısı -Freud’un “bilinçaltı” kavramın gibi- yalnızca bastırılmış arzuların bir tür saklanma yeri olarak değil de bireysel yaşamın, egonun bilinçli, düşünen dünyası gibi sonsuz kapsamlı ve zengin “bilinçdışı” kavramıdır. Bilinçdışının dili ve “kişileri”, düşlerimizin bizimle bağlantı kurduğu sembolleridir.
O halde insanların ve onların sembollerinin araştırılması, aslında insanın kendi bilinçdışıyla ilişkisiyle araştırılması demektir. Jung’un modeline göre bilinçdışı, bilincin büyük yardımcısı, dostu ve akıl hocasıdır. Bilinçdışıyla bağlantıyı temel olarak düşlerimiz aracılığıyla kurduğumuz için “İnsan ve Sembolleri”nde özellikle de Jung’un kendi bölümünde düşlerin önemi ortaya çıkar.
Rüyaların bilinçaltından bilinçli benliğe gönderilen pratik tavsiyeler sunduğuna inanan Jung, kendini anlamanın dolu ve üretken bir hayata yol açacağını hissetti. Böylece okuyucu, tarih boyunca sembolleri de gösteren bu özenli kitaptan kendine yeni içgörüler kazanacaktır.
Comments